Nous somes un cabinet d’avocats indépendant qui rassemble expertise et expérience dans tous les domaines juridiques. En tant que cabinet d’avocats AEB, nous fournissons des services pour les besoins juridiques de tous, des particuliers aux moyennes et grandes entreprises, des institutions étatiques aux holdings internationales et mondiales.

Contactez-nous

Esentepe Mh. Etci Sk. N° : 12 Etage : 4-5 Sisli, ISTANBUL

Du lundi au vendredi (09h00 - 18h00)

Suivez-nous

Pour des informations détaillées sur tous les domaines dans lesquels nous travaillons :

Av. Eren Tosun

LİMİTED ŞİRKETTE HAKLI SEBEPLE ORTAKLIKTAN ÇIKMA

Yayımlar


Limited şirket, bir sermaye ortaklığı olup kuruluşu, yönetimi, işleyişi ve feshi gibi durumları 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Limited şirket ortakları sınırlı sorumlu olup istisnalar saklı kalmak kaydıyla sadece şirkete karşı taahhüt etmiş oldukları sermaye ile sorumludur. Ortaklarının sorumluluklarının sınırlı olması, şirket sıfatından kaynaklanan borçlarından dolayı ortakların sorumluluğuna gidilememesi ve taahhüt edilen sermayenin düşük olması sebebiyle ülkemizde en çok tercih edilen şirket türü limited şirkettir. Ortaklar bakımından limited şirketin pek çok olumlu yönü olmakla birlikte olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Tek kişi ile bir limited şirket oluşturulabileceği gibi birden fazla kişinin bir araya gelerek limited şirket oluşturması da mümkündür. Birden fazla kişinin bir araya gelerek bir limited şirket kurmasının temelinde güven ilişkisi bulunmaktadır. Ülkemizde limited şirketlerin ortaklarının çoğunluğu güven ilişkisi doğrultusunda hareket etmektedir. Ticari ortaklığın temelinde kazanç unsuru olsa da güven unsuru da ortaklığın devamı için son derece elzem niteliktedir. Bu çalışmamızda güven unsurunun sarsılması sebebiyle, birden fazla ortağı olan bir limited şirkette ortaklardan birisinin haklı sebeple ortaklıktan çıkması üzerinde duracağız. Ancak bu konunun üzerinde durmadan önce kısaca limited şirketin genel özelliklerinden de bahsetmekte fayda görmekteyiz.

Limited Şirket

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere limited şirket, en az 1 en fazla 50 gerçek veya tüzel kişinin bir araya gelerek oluşturduğu, bir ticaret unvanı altında ekonomik amaç güden ve esas sermayesi belirli olan bir sermaye şirketidir. Ortaklar hazırlamış oldukları ve kanuna aykırı içerikler bulunmayan yazılı bir sözleşmeyi ticaret sicil müdürlüğü nezdinde imzalayarak şirket kuruluşunu gerçekleştireceklerdir. Şirket sözleşmesinin zorunlu bir takım unsurları barındırması gerektiği gibi ortakların iradeleri doğrultusunda ihtiyari bir takım unsurlar da içerebilir. Zorunlu unsurların ne olacağı 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 576. maddesinde sayılmıştır. Şirketin unvanı ve merkezi, müdürlerin bilgileri ve şirketin işletme konusu gibi kayıtlar zorunlu unsurlardandır.
İhtiyari unsurlar ise tek bir madde altında toplanmamış olup kanunun içerisine dağıtılmıştır. Ortaklar dilerlerse şirket sözleşmesini imzalarken; bazı ortaklara üstün oy hakkı tanınması, ortaklar için rekabet yasağı veya çıkma ve çıkartılma hakkına ilişkin ihtiyari kayıtlar konulabilir. Bu çalışmamızın konusu olmadığından zorunlu ve ihtiyari kayıtların tamamını saymayacak, sadece örnek vermekle yetineceğiz.
Limited şirkette pay söz konusudur. Her ortağın en az bir esas sermaye payı bulunması zorunludur. Ortağın payının bulunmaması veya payının daha sonradan ortadan kaybolması halinde gerçek veya tüzel kişinin ortaklık sıfatı da sona erecektir. Ortak, ortaklık sıfatından dolayı kanundan ve sözleşmeden doğan bir takım hak ve yükümlülüklere sahiptir. Ortağın hakları yükümlülüklerine oranla daha fazla olup bunun temelinde şirketin işleyişini ve devamını sağlamak vardır. Kısaca örnekseme yoluyla bahsetmek gerekirse ortağın, ortaklık sıfatından kaynaklanan hakları; genel kurula katılma hakkı, genel kurulda oy kullanma hakkı, bilgi alma ve inceleme hakkı, ortaklıktan çıkma davası açma hakkı, özel denetim isteme hakkı, rüçhan hakkı, tasfiye payı alma hakkı, kâr payı alma hakkı ve ayrılma akçesi talep etme hakkı sayılabilir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki sayılanlar ortakların tüm hakları olmayıp gerek kanundan gerekse de şirket sözleşmesinden kaynaklanan başkaca hakları da mevcuttur. Ortağın ortaklık sıfatından kaynaklanan yükümlülüklerine örnek vermek gerekirse de; sermaye borcunu
ödeme yükümlüğü, rekabet yasağına uyma yükümlülüğü, yan edim yükümlülüğü ve sır saklama yükümlülüğü verilebilir. Ancak şunu önemle belirtmek gerekir ki ortağın asli borcu sermaye ödeme borcudur. Zira şirketin meydana gelmesi için temel unsurların başında sermaye gelmektedir. Diğer yandan sözleşme ile getirilebilecek yükümlülüklere ise örnek olarak T.T.K. 577/1-c-d maddesi uyarınca ek ödeme yükümlülüğü ve yan edim yükümlüğü gösterilebilir. Bu yükümlülüklerin içeriği ise T.T.K.’nın 603 vd. maddelerinde ayrıntısı ile düzenlenmiştir.
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere ortaklar limited şirketin kendisinin aksine sınırlı sorumludurlar. Limited şirket borçlarından dolayı bütün malvarlığı ile sorumluyken, ortakların sorumluluğu ise sadece şirkete karşı taahhüt edilen sermaye ile sınırlıdır. Ancak şu hususu da önemle belirmek gerekir ki ortakların sınırlı sorumluluğunun istisnası 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 35. maddesi “ (1) Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (2) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur” hükme haiz olup limited şirket ortağının sınırlı sorumluluğu ilkesinin istisnasını oluşturmaktadır. Burada şu hususu da önemle belirtmek gerekir ki ortaklar arasında bir müteselsil sorumluluk hali söz konusu değildir. Kanun maddesinden de açıkça görüleceği üzere kamu borçlarından sorumluluk ortağın sermaye payı ile sınırlıdır. Ortak, ortaklıktan sonra doğmuş bir kamu borcundan sorumlu olmasa da ortaklıktan çıkmadan önceki kamu borçlarından sorumludur. Diğer yandan payı devreden ortak ile payı devralan ortak devir aşamasında var olan kamu borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklardır (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin E.2021/5985 – K.2022/5202 ve T.15.09.2022 sayılı ilamı).
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere sermaye şirketi olan limited şirketteki ortaklığın asıl amacı kâr elde etmektir. Kâr elde etmeyen bir şirketin ömrü uzun olmayacağı gibi bu süreçte ortaklar arasında sorunların çıkacağı da muhakkaktır. Ortaklar arasında şirketin tüm emek ve sermayeye rağmen kâr etmemesi nedeniyle ortaya çıkacak sorunlar bir süre sonra güven ilişkisini temelden sarsacak ve ortaklığın amacına ulaşmasını önemle ölçüde engelleyecektir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E.2022/63 – K.2023/722 ve 05.07.2023 tarihli ilamında “haklı sebeplerden dolayı ortaklık ilişkisinin çıkma isteyen ortak yönünden çekilmez hâle gelmiş olmasıdır. Zira hiç bir ortaktan haklı nedenlerle çekilmez hâle gelen bir ortaklık ilişkisini devam ettirmesi beklenemez (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, …, 2015, s. 561). Aksi hâlde, ortak, onu ortak olmaya yönelten şartlar ortadan kalktığında şirkette kalmaya mahkûm edildikten başka, şirketten ayrılmasını gerektiren sebepler doğduğu hâllerde de şirketten ayrılamaz duruma düşürülür.” ortaklar arasındaki anlaşmazlığın şirkete zarar vereceği düzenlenmiştir. İşte bu aşamada ortaklardan birisi ortaklıktan ayrılmak istediğinde payını devretmesi limited şirketin ülkemizdeki niteliği gereği pek mümkün olmamaktadır. Diğer ortaktan kurtularak şirketi daha emin adımlarla amacına ulaştıracağını düşünen ortak da, çıkmasını istediği ortağın payını zorla sattıramayacağı için şirket geri dönülmez bir nokta da olacaktır. İşte kanun koyucu bu durumun önüne geçmek için ortaklıktan çıkma ve ortaklıktan çıkarılmaya ilişkin düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Ortaklıktan çıkma ve çıkarılma kanuni ve sözleşmesel olabilmektedir. Ortaklıktan çıkmaya ilişkin düzenlemeler şirket sözleşmesine konulması halinde, çıkma şartının gerçekleşmesi halinde ortak, gerçekleştireceği bir bildirim ile –sözleşmede şekil şartları öngörülmüşse bu şartlara uyarak- ortaklıktan çıkabilecektir. Bu çıkma iradesi limited şirkete yönetilmektedir. Şayet limited şirket sözleşmeden kaynaklanan çıkma şartının gerçekleştiğini düşünmüyor ise şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde çıkmanın iptali davası açabilir. Ancak bu davada mahkeme tarafından sadece
çıkma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilecektir. Eğer ki şartlar gerçekleşmemiş ise ortağın, ortaklık sıfatı devam olunacaktır. Diğer yandan Sözleşme ile çıkma hakkını yanında, birleşme sözleşmesinde tanınan çıkma hakkı (T.T.K. m.141/1) ve kanunen düzenlenen çıkma hakkı da söz konusudur. Kanunen düzenlenen çıkma hakkı yani çalışmamızın konusunu oluşturan haklı sebeplerin varlığı halinde şirket ortaklığından çıkma hakkını ayrıntısı ile açıklayacağız.

HAKLI SEBEPLE ORTAKLIKTAN ÇIKMA

Limited şirketin esas amacı olan kazanç unsurunu gerçekleştirememesi, ortaklar arasında murazaanın olması veya ortakların kişiliğinden kaynaklanan sebeplerden dolayı ortaklık çekilmez hale gelebilir. Bu durumda şayet şirket sözleşmesinde ortaklara çıkma hakkı tanınmamış ise artık ortağın başvurması gereken mutlak yol Türk Ticaret Kanunu’nun 638/2. maddesinde düzenlenen haklı sebeplerin varlığı halinde şirket ortağının, ortaklıktan çıkmasıdır. Türk Ticaret Kanunu’nun 638/2. maddesi “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” hükmüne haizdir. Kanunda düzenlemesi uyarınca haklı sebeplerin varlığı halinde ortak mahkemeye başvurmak suretiyle ortaklıktan çıkacak, sahibi olduğu payları ortaklığa devredecek ve ortaklıktan çıkma nedeniyle doğmuş olan ayrılma akçesini talep etme hakkına sahip olacaktır.
Şu hususu da önemle belirtmek gerekir; haklı sebeple çıkma hakkı ortağın vazgeçilmez haklarından olup bu hakkın şirket sözleşmesi ile kısıtlanması veya kaldırılması mümkün değildir. Şirket sözleşmesinde ortak aleyhine düzenleme yapılamayacakken, hakkı sebeplere nelerin de dâhil olacağı belirtilebilir. Bir diğer söyleyişle haklı sebep nedenleri daraltılamaz ancak genişletilebilir.
Kanunda haklı sebep pek çok yerde geçmesine rağmen haklı sebebin ne olduğu konusunda bir tanım yapılmamış, haklı sebebin varlığı konusunda hâkime geniş takdir yetkisi tanımıştır. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E.2016/5820 – K.2018/89 ve 09.01.2018 tarihli ilamında “Her ortak haklı sebeplerin varlığı halinde çıkma izni isteminde bulunabilir. Haklı sebep kavramının her somut olayda mahkeme tarafından takdir edilmesi gerekmekle birlikte, ortaya konulan haklı sebebin nesnel ve objektif ölçülere uygun olması gerekir” ifadelerine yer verilmek suretiyle haklı sebebin varlığı konusunda takdir yetkisinin hâkimde olduğu açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla haklı sebebin her somut olay özelliğine göre mahkeme tarafından hakkaniyete uygun olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

A. Haklı Sebep Olarak Kabul Edilebilecek Durumlar

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere kanunda haklı sebep kavramı konusunda bir tanımlama yapılmamış, haklı sebebin ne olacağının, somut olayın özelliklerine göre değerlendirmek koşuluyla mahkeme tarafından karar verilmesi gerektiği Yargıtay kararlarıyla kabul edilmiştir. Ancak haklı sebep konusunda kısaca bir tanım yapılması gerekirse şu tanım kabul edilebilir; ortağı ortak olmaya yönelten sebeplerin ortadan kalkması, ortaklık amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi ya da güçleşmesi nedeniyle ortaya çıkan durumdur. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E.2014/8709 – K.2014/15995 ve 20.10.2014 tarihli ilamında, “Haklı sebep, şirketin devam etmesini çekilmez bir hale getiren veya şirket ilişkisini sona erdirmeyi
gerektiren herhangi bir olgudur. Objektif veya sübjektif bir neden olabilir. “ şeklinde tanım yapılarak haklı sebebin ne olabileceği belirtilmiştir.
Haklı sebebin ortak ile şirket arasındaki ilişkiden, ortaklar arasındaki ilişkilerden veya doğrudan şirketin durumundan kaynaklanması gerekmektedir. Haklı sebeple çıkma sebebinin ortağın tamamen kendi kusurundan kaynaklaması veya kusurun diğer ortaktan/ortaklardan çok kendi üzerinde olması durumunda bu haklı sebep oluşturmayacak ve çıkma talebi kabul görmeyecektir.
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere her olayın özelliğine göre haklı sebep kavramının belirlenmesi gerekmektedir. Ancak yargı kararları ve doktrin uyarınca ortaklıktan çıkmak isteyen ortak için somut olayın özelliklerine göre değerlendirmek şartıyla aşağıdaki durumların haklı sebep olarak sayılabilmesi mümkündür.
– Ortaklık amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi,
– Ortaklığın sürekli olarak zarar etmesi,
– Ortaklığın uzun zamandan beri kâr dağıtmaması,
– Ticari defter ve kayıtların tutulamaması veya kanuna aykırı tutulması,
– Müdür tarafından şirketin kötü yönetilmesi,
– Diğer ortak/ortaklar tarafından rekabet yasağına aykırı davranış gerçekleştirilmesi,
– Şirket sözleşmesi ve genel kurul kararlarının uygulanmaması,
– Ortaklar arasında güven ilişkisinin geri dönülemez şekilde sarsılması,
– Ortağın ayırt etme gücünü veya çalışma gücünü kaybetmesi, iflası
– Ortaklar arasında husumet oluşması
– Ortağın kasten şirketi zarara uğratması
– Ortağın liyakat esasına göre kararlar almaması

B. Haklı Sebeple Çıkma Hakkının Kullanılması

Haklı sebeple çıkma hakkı kanununda tanımış olduğu, devredilemez ve kısıtlanamaz nitelikte bir haktır. Bu hakkı her ortak kullanabilir. Bu hakkın kullanımı bildirim yoluyla değil mahkeme yoluyla olmaktadır. Haklı sebebin bulunduğu düşünen ortak, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde çıkma davası ikame edebilir. Bu davanın açılması herhangi bir süreye tabi tutulmamış olup makul bir zaman içerisinde davanın açılması gerekmektedir. Haklı sebeple çıkma davası açıldığında bu davada iddiasını kanıtlama yükümlülüğü davacının üzerindedir.
Ayrıca şu hususu önemle belirtmek gerekir ki gerek doktrinde gerekse de Yargıtay kararlarında haklı sebeple çıkma davasının son çare olarak kullanılabileceği kabul edilmektedir. Şayet çıkmaya dayanak yapılan sebep başka bir şekilde ortadan kaldırılabiliyorsa bu durumda haklı sebeple çıkma davasının reddi gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse, ihtilaf konusu olay iptal, butlan veya sorumluluk davası açmak, yönetim yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılması, yükümlülüklerin talepte bulunmak suretiyle gerçekleştirilmesi sağlanıyorsa bu durumda haklı sebeple çıkma davasının son çare olmadığını kabul etmek gerekir. Doktrinde de, haklı sebep bir genel kurul kararından kaynaklanıyorsa bu genel kurul kararın iptalini dava etmesi gerektiği ve ortaklığın kötü yönetilmesi halinde haklı sebeple çıkma davası açılmadan önce yönetimin değiştirilmesi konusunda çaba gösterilmesi gerektiği de belirtilmektedir (Gözüyeşil, Çıkma ve Çıkarılma S.75 vd.).
Ancak şu hususu da önemle belirtmek gerekir; somut olayın özelliğinde ortaklığın sürdürülmesinin imkânsız ve çekilmez hale geldiği görülürse haklı sebeple çıkmanın son çare olduğu ilkesinin de göz ardı edilmesi gerektiği doktrinde kabul görmektedir.
Çıkma davasının şirkete karşı yönetilmesi gerekmektedir. Bu davada basit yargılama usulü uygulanacak olup mahkeme kararının kesinleşmesi ile birlikte ortağın ortaklıktan çıktığı kabul edilecektir. Ortaklıktan çıkmak isteyen ortağın, açacağı çıkma davasına karşı davacı şirkette karşı dava açabilir. Bu davanın dayanağı ise Türk Ticaret Kanunu’nun 621/1-h maddesindir. Anılan maddeye göre “Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması” talebiyle genel kurulda karar alınabilir ve ortaklıktan çıkarma davası açılabilir.
Dava devam ederken taraflar gerek kendi menfaatlerinin korunması gerekse de ortaklığın menfaatlerinin korunması için talepte bulunabilirler. Bu talepler ihtiyari tedbir niteliğinde olup hâkim tarafından somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecektir. Bu konudaki düzenleme de 6102 sayılı Kanunun 638/2. maddesine şu şekilde yer bulmaktadır; “…Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.”.
Haklı sebeple çıkma davasının açılmak suretiyle şirket ortaklığından çıkma talebi ile sürüldüğünde şirket müdürü tarafından bu hususun gecikmeksizin diğer ortaklara bildirilmesi gerekmektedir. Bu bildirim için bir şekil şartı öngörülmemişse de şirket sözleşmesi ile bildirimin şekli düzenlenebilir. Bu bildirimin kendisine ulaşması ile birlikte ortakların 1 aylık süre içerisinde çıkmaya katılması mümkündür. Ortaklar çıkmaya katılma ile birlikte diğer ortağın kullanmış olduğu ortaklıktan çıkma hakkını kullanabilecektir. Çıkmaya katılma diğer ortaklara tanınmış bir hak olup engellenemez nitelikte bir haktır. Bu hakkın da yeni bir dava ile ileri sürülmesi gerekmektedir. Her ne kadar çıkmaya katılma olarak anılsa da aynı davada bu talebin ileri sürülmesi mümkün değildir. Yeni açılacak bir dava ile çıkmaya katılma gerçekleştirilecektir. Açılan yeni davada da haklı sebeple çıkma nedeni mahkeme tarafından irdelenmelidir. İlk dava açan ortağın davasında haklı olması, çıkmaya katılmak için yeni dava açan ortağın da haklı olduğu anlamına gelmeyecektir. Dolayısıyla mahkemenin somut olayın özelliğine göre değerlendirmesi gerekmektedir. Kanaatimize çıkmaya katılma davasının, çıkma davası ile birlikte görülmek üzere birleştirme kararı verilmesi usul ekonomisi ilkesi gereğince yerinde olacaktır.

C. Haklı Sebeple Çıkma Davasında Arabuluculuk

Türk Ticaret Kanun’un 5/A maddesi uyarınca “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”. Ortaklıktan çıkma davası her ne kadar bir ticari dava niteliğinde olsa da eda davası niteliğinde olmayıp konusu bir miktar paranın ödenmesi değildir. Dolayısıyla da çıkma davasının zorunlu arabuluculuk kapsamında değerlendirilmemesi lazımdır.
Ortağın açacağı çıkma davası ile birlikte ayrılma akçesi de talep edilmesi halinde bu uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olmaması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Mahkemesi’nin E.2020/7524 – K.2022/2040 ve 17.03.2022 tarihli ilamında “Somut olayda davacının ortaklıktan çıkma ve ortaklık payının tahsili talebinde bulunduğu, bu
nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle ve ayrıca yanılgılı olarak dava itirazın iptali olarak nitelendirilerek davanın usulden reddine, bölge adliye mahkemesince de aynı gerekçeyle davacı tarafın istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.” ifadelerine yer verilmek suretiyle çıkma ve ayrılma akçesi istemli davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı belirtilmiştir.

D. Çıkan Ortağın Durumu

Çıkma davasının kabul edilmesi ve bu kararın kesinleşmesi ile birlikte ortağın ortaklık sıfatı sona erecektir. Ancak ortağın pay sahipliği dışında şirketle arasında bulunan herhangi bir ilişkiden kaynaklanan hak ve borçları, ortaklık sıfatının sona ermesinden sonra da devam edecek ve sadece kendi tabi oldukları hükümlere göre sonlandırabileceklerdir (Öztürk Dirikkan, s.100 s.102).
Elinde bulunan payı şirkete devrederek ayrılan ortak, ortak olduğu dönemde elde etmiş olduğu hakları kullanabilecektir. Cıkma hakkını kullanarak ortaklıktan çıkan ortağın ayrılmasından önce genel kurulda dağıtılmasına karar verilerek alacak hakkına dönüşen kâr payını talep edebileceği öğretide kabul edilmektedir. En nihayetinde ortaklıktan çıkmadan önce doğmuş olduğundan elde edilmiş olan hakkın ödenmesi hakkaniyete uygun olacaktır. Mali haklardan olan ayrılma akçesini talep hakkı ise ortaklık sıfatını kaybetmesine sebep olan mahkeme kararının kesinleşmesi ile doğacaktır.
Sözleşme hükmü veya mahkeme kararı ile ortaklıktan ayrılan ortağın, ayrıldıktan sonra iç ilişkide şirkete karşı olan yükümlülüklerinden kurtulması mümkün değildir, bu yükümlülükler –sermaye ödeme borcu, çıkmadan önce doğan ek ödeme ve yan edim borcu- ortaklık sıfatı sona erdikten sonra da devam edecektir. Ek ödeme yükümlülüğü ve yan edim yükümlülüğü paya bağlı olduğundan ortağın ayrılması ile bu yükümlülükler de payı devralana geçer. Ve şu hususu da belirmek gerekir ki; ek ödeme yükümlülüğü ortaklık sıfatı sona erse de devam edecektir.
Ek olarak ortağın şirketten çıkması halinde bu durumun tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir. Ne zaman çıktığı fark etmeksizin ortağın var olan kamu borçlarından sorumluluğunun ortaklıktan çıktıktan sonra da devam edeceğine yukarıda ayrıntısı ile değinilmiştir.
Kararın kesinleşmesi ile birlikte ortak artık şirket nezdinde üçüncü kişi gibi olacak ve çıkma neticesinde payları şirkete devredilecektir. Bu paylar artık şirketin tasarrufuna geçecektir. Şirket daha sonra bu payları üçüncü kişiye devredebileceği gibi sermayenin azaltılması yoluyla itfada edebilir. Bu husus 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 612/2. maddesinde düzenlenmiştir.

E. Ayrılma Akçesi

Ortağın, ortaklıktan ayrılması ile birlikte ayrılma akçesi talep hakkı doğan. T.T.K.’nın 641. maddesi düzenlemesine göre “Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir”.
Öğretide ayrılma akçesinin tanımı şu şekilde yapılmıştır; şirket tarafından ayrılan ortağa ödenen ve ortağın sahip olduğu payların ayrılma tarihindeki değerini karşılayan nakit ve/veya ayın bedel (Tekinalp, Sermaye Ortaklıkları s.447). Bu hak mutlak nitelikte olup şirket sözleşmesi ile
kısıtlanamaz, kaldırılamaz ve daraltılamaz. Ancak şirket sözleşmesinde kanuna aykırı olmayacak şekilde ayrılma akçesinin nasıl, ne zaman ve ne şekilde ödeneceği konularında düzenleme yapılabilir.
Ayrılma akçesinin talep edileceği kişi, şirket tüzel kişiliğidir. Bu hak şirket ortaklarına yönetilemez. Şayet şirket borca batık nitelikte ise ayrılma akçesi söz konusu olamayacaktır. Ortak şirketten ayrılsa dahi ayrılma akçesinin ödenebileceği bir aktif olmadığından bu değerin ödenmesi söz konusu olamayacaktır.
Kanunda esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesinden bahsedilmektedir. Gerçek değerin ne olduğu ise kanunda tanımlanmamıştır. Şirketin gerçek değeri belirlenirken hazırlanacak bilançoda, ortağına ayrılmasından sonra şirketin faaliyetlerine devam edeceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Şirketin tüm aktif ve pasifleri, gelecek dönemde elde edeceği kazançlar ve karşılaşabileceği riskler, açık ve gizli yedekleri, depo malları ve müşteri çevresi, bulunduğu bölge, sahip olduğu şöhret gibi faktörler dikkate alınarak şirketin gerçek değeri hesaplanmalıdır (Nihat Taşdelen, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre Limited Ortaklıkta Çıkma, Çıkarılma ve Fesih, s.203). Dava aşamasında şirketin aktiflerini azaltma riskine karşı mahkeme ihtiyati tedbir kararı verebilir. Ayrıca şu hususu da önemle belirtmek gerekir ki ayrılma akçesinin hesaplanma tarihi karar tarihine en yakın tarih olmalıdır. Yargılamaların uzun sürmesi sebebiyle dava tarihinde hesaplama gerçekleştirilmesi hakkaniyete uymayacaktır.
Gerçekleştirilecek hesaplama doğrultusunda şirketin gerçek değeri bulunduktan sonra, ayrılan ortağın sahip olduğu payların itibari değerinin esas sermayeye oranı dikkate alınarak yapılacak oransal işlemle, çıkan ortağın payının, şirketin gerçek değerindeki karşılığı bulunarak bu değer (ayrılma akçesi) ortak tarafından talep edilebilecektir. Şu hususu da belirtmek gerekir ki, ayrılmada ortağın kusurunun bulunması ayrılma akçesine etki etmeyecektir. Ancak ortağın şirketi zarara uğratması nedeniyle şirketin tazminat talebi gündeme gelecek ve bu talebin kabul görmesi halinde ayrılma akçesi ile tazminat takas edilebilecektir. Yine ortağın şirkete sermaye borcu olması halinde ayrılma akçesi ile sermaye borcu takas edilebilecektir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 642/1 maddesi uyarınca “Ayrılma akçesi; a) Şirket kullanılabilir bir özkaynak üzerinde tasarruf ediyorsa, b) Ayrılan kişinin esas sermaye payları devredilebiliyorsa, c) Esas sermaye, ilgili hükümlere göre azaltılmışsa, ayrılma ile muaccel olur.”. Ayrılma akçesinin ödenme zamanı muaccel olup olmamasına göre değişmektedir. Ayrılma akçesinin ne zaman muaccel olacağı ise yukarıda yer verilen T.T.K.’nın 624/1. maddesinde düzenlenmiştir. Yukarıda yer alan üç durumdan birisinin gerçekleşmiş olması halinde ayrılma akçesi derhal muaccel olacaktır.
Kullanılabilir özkaynağın neler olduğunu doktrinde Şener ve Yıldırım şu şekilde belirtmişlerdir; şirketin sermayesi, kanuni yedek akçelerin kısıtlı kısmı ve şirketin iktisap ettiği kendi payları karşılığında ayırdığı yedek akçeleri aşan malvarlığını. Şirketin öz kaynağının bulunup bulunmadığı ise denetçi raporuyla tespit edilebilecektir. Kullanılabilir özkaynağın bulunması durumunda ortaklık kendi paylarını iktisap ederek ayrılma akçesini ödeyecektir.
Yine ortaklıktan ayrılan ortağın payları herhangi bir üçüncü kişiye devredilebiliyorsa ayrılma akçesi alacağı derhal muaccel olacaktır. Şayet şirketin özkaynağı yoksa ve çıkma neticesinde iktisap ettiği payları üçüncü bir kişiye devredemiyorsa bu durumda esas sermayenin azaltılması suretiyle ayrılma akçesinin ödenmesi gerekecektir. Sermayenin bir kısmının pay sahiplerine iadesi amacıyla yapılan ve kurucu azaltma olarak anılan yöntemle sermayelerini azalttıklarında, azaltılan miktarda sermaye açığa çıkmakta ve pay sahiplerine ödenebilmektedir. Ayrılan
ortağın ayrıldığı zamanda şirketin yeterli miktarda öz kaynağı bulunmuyorsa muaccel hale gelmeyen öz kaynağın ne zaman muaccel olacağına ilişkin düzenleme ise T.T.K.’nın 642/3. maddesinde düzenlenmiştir. Kanunda yer alan şu hususu da belirtmek gerekir ki; ortaklıktan ayrılan kişinin ayrılma akçesine ilişkin alacağı, şirkete karşı bütün alacaklılardan sonra gelen bir alacak hakkı oluşturur.
Mahkeme tesis edeceği hükümde sadece çıkma kararı verecek ve ayrılma akçesini belirleyecektir. Mahkemenin ayrılma akçesinin şirketin hangi kaynağında ödeneceğini ve ne zaman muaccel olacağını belirleme yetkisi bulunmamaktadır. Mahkemenin verdiği karar bir eda hükmü niteliğinde olmayıp tespit niteliğinde olacağından anılan kararın icraya konulması mümkün olmayacağı doktrinde kabul edilmektedir. Çalışmamızın konusu limited şirkette haklı sebeple ortaklıktan çıkma olduğu için ayrılma akçesinden genel olarak bahsedilmiş, ayrıntısına girilmemiştir. Ayrılma akçesi talep hakkının her somut olay için değişiklik gösterebileceğini söylemek yerine olacaktır.

SONUÇ

Ülkemizde kurulması ne çok tercih edilen limited şirketin birden fazla ortaklı olması ve bu ortakların daha sonradan aralarının bozulması (güven ilişkisinin sarsılması) nedeniyle, şirket ortaklarının yanı sıra üçüncü kişi alacaklılarda zarara uğramakta ve ticari hayatta aksama meydana gelmektedir. Bu sebeple kanun koyucu ortaklar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek amacıyla ortaklıktan çıkma ve ortaklıktan çıkarma hususlarını düzenlemiş, çıkma ve çıkarma hakkını gerek mahkeme aracılığıyla gerekse de mahkeme dışında kullanılabileceğini kabul etmiştir. Bu düzenleme sayesinde hem ticari hayatta aksama meydana gelmeyecek hem de paydaşlar dâhil gerçek ve tüzel üçüncü kişiler ile şirket arasındaki ticari ilişki bir nebze aksamayacaktır. Yukarıda genel hatları ile bahsettiğimiz üzere limited şirketten haklı sebeple ortaklıktan çıkma hakkı her somut olay için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Zira kanuni bir tanımı olmadığından bir dava için haklı olabilecek neden diğer dava için haklı olamayabilecektir.

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn

Yayımlar

Bize Danışın

Covid-19

Contentieux et règlement des différends

AEB représente ses clients en médiation dans les litiges juridiques,…

Droit de l’immobilier

AEB propose des solutions stratégiques et à faible coût à…

Fusion-acquisition

Asci Etci Benglian fournit des services de conseil axés sur…

Propriété intellectuelle

Aşcı Etci Benglian fournit des services dans tous les domaines…

Droit du travail

Asci Etci Benglian préfère travailler en étroite collaboration avec ses…

Recouvrement de créance et restructuration

Aşcı Etci Benglian protège les intérêts de ses clients qui…

Droit des assurances

Aşcı Etci Benglian fournit des services de conseil et de…

Droit des sociétés et Gouvernance d’entreprise

Aşcı Etci Benglian fournit des services de conseil à de…

Protection des données personnelles

Aşcı Etci Benglian met en œuvre des programmes de conformité…

Droit des transports et de la logistique

Aşcı Etci Benglian fournit des solutions rapides et efficaces à…

Droit de la consommation

Aşcı Etci Benglian fournit des services de conseil juridique et…

Droit de la famille et des successions

Le cabinet AEB fournit des services de conseil à ses…