Nous somes un cabinet d’avocats indépendant qui rassemble expertise et expérience dans tous les domaines juridiques. En tant que cabinet d’avocats AEB, nous fournissons des services pour les besoins juridiques de tous, des particuliers aux moyennes et grandes entreprises, des institutions étatiques aux holdings internationales et mondiales.

Contactez-nous

Esentepe Mh. Etci Sk. N° : 12 Etage : 4-5 Sisli, ISTANBUL

Du lundi au vendredi (09h00 - 18h00)

Suivez-nous

Pour des informations détaillées sur tous les domaines dans lesquels nous travaillons :

Av. Eren Tosun

SAVURGANLIK, ALKOL VEYA UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI, KÖTÜ YAŞAMA TARZI, KÖTÜ YÖNETİM NEDENİYLE VESAYET

Yayımlar

Vesayet, kişilik ve malvarlığını koruma gücünden yoksun olan ve velayet altında bulunmayan küçükler, velayet altına alınmamış bazı erginler ve 1 yıl ve daha uzun süreli hapis cezası almış kişilerin menfaatlerinin korunması amacıyla oluşturulmuş bir hukuki kurumdur. Vesayete ilişkin düzenlemeler 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 396 ve devamı maddelerinde yer almaktadır. Bu çalışmamızda Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesinde düzenlenen savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim sebebiyle kişinin vesayet altına alınması ve kendisine vasi atanması hususları üzerinde duracağız.
YASAL DÜZENLEME
Türk Medeni Kanunu’nun 406. Maddesi uyarınca;
Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.
DÜZENLEMENİN AMACI
Savurgan, bağımlı, kötü yaşam tarzı bulunan veya malvarlığını kötü yöneten kişilerin kendisini ve malvarlığını koruması beklenilemeyeceği gibi kendisinin topluma zarar verme ihtimali de bulunmaktadır. Bu kişilerin gerçekleştireceği veya gerçekleştirmeyeceği eylemlerin hem kendisine hem aile fertleri hem de topluma karşı geri dönülemeyecek zararlara sebebiyet verecek olması nedeniyle bu kişilerin kısıtlanması ve vesayet altına alınması gerekmektedir. Zira bu husus kamu düzeninden olup bu kişilerin kısıtlanması gerektiği Türk Medeni Kanunu’nun yanı sıra Türk Kanunu Medenisi ile İsviçre Medeni Kanunu’nda da düzenlenmiştir. Bu madde düzenlemesi ile kişinin kendisinin yanında ailesine kalacak miras hakkının da korunması amaçlanmaktadır.
SAVURGANLIK NEDENİYLE KISITLANMA
Kısıtlanması talep edilen kişinin akıl sağlığı yerinde olsa da bu kişinin geliri ile bağdaşmayacak şekilde harcamalar yapması nedeniyle kendisi ve ailesi zor duruma düşmektedir. Ancak kişinin sadece bir kez savurgan bir şekilde harcama yapması kısıtlanmasını gerektirmemektedir. Bu kişinin savurganlığının süreklilik arz etmesi ve savurganlığın bilinçsiz bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Zira 10 adet taşınması olan bir kişinin tek bir taşınmazını 1 kez bilinçsiz bir şekilde piyasa rayiç değerinden daha düşüğe satması bu kişinin savurganlığının süreklilik arz ettiği ve kısıtlanması gerektiği anlamına gelmeyecektir.
Kısıtlanması talep edilen kişinin sürekli ve bilinçsiz bir şekilde savurgan hareket etmesinin yanı sıra bu hareketleri neticesinde kendisinin veya ailesinden birisinin yokluğa veya darlığa düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalması veya savurganlık nedeniyle başkaları için güvenlik tehdidi oluşturması gerekmektedir. Aksi takdirde kişi savurgan olsa dahi kendi veya ailesi bakımından yokluğa veya darlığa düşme tehlikesi söz konusu değilse veya savurganlık nedeniyle başkaları için güvenlik tehdidi oluşturmuyorsa kısıtlanması beklenilemez.
ALKOL VEYA UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI NEDENİYLE KISITLANMA
Kanun düzenlemesinde yer alan bir diğer kısıtlılık sebebi ise alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı nedeniyle kendisini veya ailesini darlığa düşürecek veya başkalarının güvenliğini tehlikeye atan kişilerin vesayet altına alınmasıdır. Bu kapsamda önemle belirtmek gerekir ki; alkol veya uyuşturucu maddenin
kullanımının aşırı miktarda olması ve bu kullanımın süreklilik arz etmesi gerekmektedir. Zira alkol veya uyuşturucu madde kullanımının süreklilik arz etmemesi veya bu maddelerin aşırı miktarda kullanılmaması bir kısıtlılık sebebi olmamaktadır. Şu hususu da dikkat çekmek gerekir ki; kullanılan alkol veya uyuşturucu maddenin bağımlılığa sebep olması gerekmektedir. Kahve, çay veya sigara bağımlılığı alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı kapsamında değerlendirilmemektedir. Uyuşturucu madde bağımlılığı tıbben belirlenmeden kısıtlılık kararı verilememektedir.
Kısıtlanması talep edilen kişinin sürekli ve bilinçsiz bir şekilde alkol veya uyuşturucu madde tüketmesinin yanı sıra bu tüketimleri neticesinde kendisinin veya ailesinden birisinin yokluğa veya darlığa düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalması veya tüketim nedeniyle başkaları için güvenlik tehdidi oluşturması gerekmektedir. Aksi takdirde kişi bağımlı olsa dahi kendi veya ailesi bakımından yokluğa veya darlığa düşme tehlikesi söz konusu değilse veya bağımlılık nedeniyle başkaları için güvenlik tehdidi oluşturmuyorsa kısıtlanması beklenilemez.
KÖTÜ YAŞAM TARZI NEDENİYLE KISITLANMA
Kötü yaşam tarzından tam olarak ne anlaşılması gerektiği hususunda genel bir tanım yapılmamıştır. Ancak uygulamada ve yargı kararlarında toplumun değer yargılarıyla bağdaşmayan, içinde bulunulan toplum tarafından yadırganan veya ayıplanan davranışlar kötü yaşam tarzı olarak kabul edilmektedir. Bu kapsamda sürekli olarak kumar oynanması, ahlaka ve kanuna aykırı mekanlarda faaliyet gösterilmesi, sürekli olarak cinsel sapkınlık yapılması gibi hususlar kötü yaşam tarzı olarak gösterilebilir. Kötü yaşam tarzının süreklilik arz etmesi ve bu yaşam tarzının toplum tarafından hoş karşılanmaması gerekmektedir. Hemen burada tekrar belirtmek gerekir ki kötü yaşam tarzının yanı sıra bu davranışlarının sonucunda kısıtlılığı talep edilen kişinin kendisinin veya ailesinin darlık veya yokluğa düşmesi veya kötü yaşam tarzı nedeniyle başkaları nezdinde güvenlik tehdidi oluşturması gerekmektedir. Aksi takdirde bu kişi her ne kadar kötü yaşam tarzı sürse de kısıtlanması beklenilemeyecektir.
MALVARLIĞININ KÖTÜ YÖNETİLMESİ NEDENİYLE KISITLANMA
Kanunda düzenlenen bir kısıtlılık sebebi ise malvarlığının kötü yönetilmesidir. Malvarlığının kötü yönetilmesine örnek olarak kısıtlının parasını üçüncü kişilere karşılıksız vermesi veya taşınmazlarını sürekli olarak gerçek değerinin çok altında satması gösterilebilir. Burada önemle şu hususu belirtmek gerekir ki; ticari hayatta başarısızlıklarla karşılaşılması malvarlığının kötü yönetilmesi olarak değerlendirilmemelidir. Kişinin kısıtlanması için malvarlığını kötü yönetmesinin yanı sıra bu davranışlarının sonucunda kısıtlılığı talep edilen kişinin kendisinin veya ailesinin darlık veya yokluğa düşmesi veya kötü yönetim nedeniyle başkaları nezdinde güvenlik tehdidi oluşturması gerekmektedir. Aksi takdirde bu kişi her ne kadar malvarlığını kötü yönetse de kısıtlanması beklenilemeyecektir.
VASİ ATANMASI
Ergin kişi hakkında kısıtlılık kararı verilmesi üzerine kişiye Türk Medeni Kanunu uyarınca vesayet makamı tarafından vasi atanması gerekmektedir. Hukukumuzda vesayet makamı mahkemeler olmakla birlikte vasinin atanmasına ilişin düzenleme Türk Medeni Kanunu’nun 413 ve devamı maddelerinde yer almaktadır. Yasal düzenlemeler uyarınca kısıtlıya vasi olarak atanacak kişinin öncelikle eş veya yakın akraba olması gerekmektedir. TMK’nın 418. maddesi gereği vasi olarak atanamayacak kişiler düzenlenmiştir. Vasi atanacak veya atanamayacak kişilere ilişkin yasal düzenleme TMK’nun 413 vd maddelerinde düzenlendiği için burada ayrıntılı olarak izah edilmeyecektir.
GEÇİCİ ÖNLEMLER
TMK’nın 420. maddesi uyarınca; “Vesayet işleri zorunlu kıldığı takdirde vesayet makamı, vasinin atanmasından önce de re’sen gerekli önlemleri alır; özellikle, kısıtlanması istenen kişinin fiil ehliyetini geçici olarak kaldırabilir ve ona bir temsilci atayabilir. Vesayet makamının kararı ilân olunur.”.
Uygulamada genellikle vasi atanması talepli dava açıldığında vesayet makamı tarafından kısıtlanması talep edilen kişinin malvarlığı kayıtlarına ilişkin vesayet tedbir şerhi işlenmektedir. Ancak burada önemle belirtmek gerekir ki bu önlemlerin somut olayın özelliklerine göre gerekli olması gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse malvarlığı kötü yönetmeyen bir iş adamının banka hesaplarına sırf dava açıldı diye vesayet tedbir şerhi koymak ticari hayatını önemli oranda sekteye uğratacak ve belki de vesayet davası açıldığı için malvarlığı risk altına girecektir. Uygulamada vesayet tedbir şerhine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvuru gerçekleştirilemediğinde vesayet makamı tarafından alınacak bu önlemlerin titizlikle alınması gerekmekte ve kısıtlılığı talep edilen kişinin zor durumda kalmasına sebebiyet verilmesinin önüne geçilmelidir.
YARGILAMA USULÜ VE AŞAMALARI
Hukukumuzda kısıtlılık kararı verilmesi için vesayet makamı olarak Sulh Hukuk Mahkemeleri, denetim makamı olarak da Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmiştir. Yetkili mahkeme ise kısıtlı adayının yerleşim yeri mahkemesidir. Vesayete ilişkin davalar kamu düzeninden olduğu için re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Mahkemece kişinin kısıtlanmasına karar verildiği takdirde bu husus ilgili kurumlara re’sen bildirilir. Vasi olarak atanan kişiye de TMK ve yönetmelik kapsamında vasilik görevi hakkında bilgilendirme gerçekleştirilir.
Şu hususu da önemle belirtmek gerekir ki TMK 406 kapsamında savurganlık, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı veya malvarlığının kötü yönetilmesi nedeniyle kısıtlılık kararı verilecek ise TMK 409 maddesi uyarınca kısıtlı adayının dinlenilmesi zorunludur.
YARGITAY KARARLARI
VESAYETE İLİŞKİN DAVALAR KAMU DÜZENİNİ İLGİLENDİRMEKTEDİR.
“Dava dilekçesinde kısıtlanması istenilenin malvarlığını azaltma tehlikesi altında olup, üçüncü kişiler tarafından mağdur edilme ihtimali bulunduğu iddiası da olduğu halde; mahkemece, Türk Medeni Kanunu’nun 406 ncı maddesi uyarınca herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Vesayet hakkındaki hükümlerin kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece re’sen araştırma yapılabileceği de gözetilerek, Türk Medeni Kanunu’nun 406 ncı maddesinde yer alan hususlar yönünden de re’sen ve tarafların gösterecekleri delillerin toplanıp değerlendirilmesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece yalnız akıl sağlığı yönünden inceleme yapan sağlık kurulu raporu dikkate alınıp yetersiz ve eksik inceleme ile karar verilmesi de doğru görülmemiş…” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin E.2021/5987-K.2021/9112 ve T.02.12.2021)
BİR KISIM TAŞINMAZLARIN SATILMASI KISITLANMAYI GEREKTİRMEMEKTEDİR.
“Türk Medeni Kanununun 406.maddesi savurganlığı, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı veya mal varlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korumaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her erginin kısıtlanacağını hükme bağlamıştır. Kısıtlanması talep edilen davalının, bir kısım taşınmazlarını satması başlı başına vesayet altına alınmasını gerektirmez. Sözü edilen madde de gösterilen diğer şartlarda oluşmamıştır. Bu durumda davanın
reddi gerekirken vesayet kararı verilmesi isabetsizdir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin E.2007/597-K.2008/879 ve T.04.02.2008)
OKUMA YAZMA BİLMEMEK KİŞİNİN FİİL EHLİYETİNİN KISITLANMASI İÇİN YASAL BİR GEREKÇE DEĞİLDİR.
“…gerekli araştırmaları yapmış, … Emniyet Müdürlüğü’nün 20.11.2015 tarihli yazısında kısıtlanması istenilen Hediye’nin savurganlığı, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı ve malvarlığını kötü yönetme durumlarının olmadığı tespit edilmiş, malvarlığı yönünden keşif yapılmış ve sunulan bilirkişi raporunda taşınmazlar tespit edilerek rayiç kira bedellerine dair rapor alındığı, bir kişinin okuma yazma bilmemesi ve malvarlığının çokluğu tek başına fiil ehliyetinin kısıtlanmasını gerektirmediği gibi, kayyım atanması için de kanunun aradığı şartların oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yasal danışman atanması doğru görülmemiştir” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin E.2017/10055-K.2018/2525 ve T.20.02.2018)
KISITLANMASI TALEP EDİLEN KİŞİ KISA ARALIKLARLA MALVARLIĞINDA MEYDANA GELEN AZALMALARIN ZORUNLU BİR İHTİYAÇA KULLANILDIĞINI İSPATLAMAKLA YÜKÜMLÜDÜR.
“…kısıtlanması talep edilen, …’nın, adına kayıtlı taşınmazlardan, 145 ada 1 parsel sayılı taşınmazı 28.5.2015 tarihinde …’ya, 161 ada 63 parsel sayılı taşınmazı 16.10.2014 tarihinde …’a, 161 ada 66 parsel sayılı taşınmazı 10.10.2014 tarihinde …’a sattığı, … T.A.Ş … Şubesindeki hesabından 29.05.2015 tarihinde 50.373 TL para çektiği anlaşılmaktadır. Kısıtlı adayı tarafından, kısa aralıklarla yapılan bu satışların ve bankadan çekilen paranın zorunlu bir ihtiyaca kullanıldığı iddia ve ispat edilmemiş olup, mevcut durum karşısında mahkemece, davacının Türk Medeni Kanunu’nun 406. maddesi kapsamında kalan talebinin kabulü ile …’nın kısıtlanmasına karar verilmesi yerine davanın reddi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin E.2017/8288-K.2018/1311 ve T.24.01.2018)
KISITLI ADAYININ ALKOL VEYA UYUŞTURUCU BAĞIMLISI OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ İÇİN SAĞLIK KURULUNDAN RAPOR ALDIRILMALIDIR.
“Vesayete ilişkin davalar kamu düzenini ilgilendirmesi sebebiyle re’sen araştırmayı gerektirdiğinden; mahkemece, dava dilekçesinde davacının bildirdiği hususlar araştırılarak kısıtlı adayının alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı olup olmadığının tespiti amacıyla resmi sağlık kurulundan rapor aldırılıp, bu hususta daha önce tedavi görüp görmediği araştırılmalı, varsa bu tedavilere ilişkin belgeler getirtilmeli ve davacının bildireceği tanıklar da dinlenmeli, davacının kısıtlı adayı tarafından kendilerinden gizli olarak 6-7 adet taşınmazı elden çıkarıp bedelini keyfi harcayıp kumara yatırdığı iddiaları araştırılmalı ve bu şekilde toplanacak delil ve bilgiler doğrultusunda kısıtlı adayının TMK 406 maddesi bağlamında alkol ve uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açıp açmadığı ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olup olmadığı veya başkalarının güvenliğini tehdit edip etmediği hususları araştırılıp oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmedir.” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin E.2017/8101-K.2018/406 ve15.01.2018)
Av. Eren TOSUN

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn

Yayımlar

Bize Danışın

Covid-19

Contentieux et règlement des différends

AEB représente ses clients en médiation dans les litiges juridiques,…

Droit de l’immobilier

AEB propose des solutions stratégiques et à faible coût à…

Fusion-acquisition

Asci Etci Benglian fournit des services de conseil axés sur…

Propriété intellectuelle

Aşcı Etci Benglian fournit des services dans tous les domaines…

Droit du travail

Asci Etci Benglian préfère travailler en étroite collaboration avec ses…

Recouvrement de créance et restructuration

Aşcı Etci Benglian protège les intérêts de ses clients qui…

Droit des assurances

Aşcı Etci Benglian fournit des services de conseil et de…

Droit des sociétés et Gouvernance d’entreprise

Aşcı Etci Benglian fournit des services de conseil à de…

Protection des données personnelles

Aşcı Etci Benglian met en œuvre des programmes de conformité…

Droit des transports et de la logistique

Aşcı Etci Benglian fournit des solutions rapides et efficaces à…

Droit de la consommation

Aşcı Etci Benglian fournit des services de conseil juridique et…

Droit de la famille et des successions

Le cabinet AEB fournit des services de conseil à ses…